Jenosit deyince ne anlıyorsunuz? Soykırım. Uluslararası bir suç… Böyle bir ifadeye benzetmişler çevrenin kıyımıyla işlenen suçu: Ekosit. Nasıl bir suç bu? Nasıl bir cinayet? Öldürülen kim? Doğa…
Aralık 2019’da, Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda Avrupa Birliği Vanuatu büyükelçisi radikal bir fikir ileri sürdü. “Vanuatu da neresi,” derseniz, orası bir ada ülkesi Büyük Okyanus’ta. İklim krizi nedeniyle yükselen deniz seviyeleri yüzünden tehdit altında olan bir ada ülkesi. Şöyle söylüyordu büyükelçi: Çevrenin tahribatını suç olarak tanıyın!
Kasım’da Glasgow’dan gelen sesleri dinledik. Vanuatu gibi bir küçük ada ülkelerinin, tehdit altında kalan ülkelerin temsilcileri anlatmaya çalışıyordu yaşam ve ölüm arasında verdikleri mücadeleyi. Anlatmakla da yetinmiyorlardı sular içinde “batıyoruz” diye görüntüler gönderiyorlardı, güçlü (!) ülkeleri emisyonlarını azaltmaya ikna etmek için. Glasgow’da nasıl kararlar alındığını duyduk buralardan. Bazı zengin ülkelerin ne kadar da nazlı olabildiklerini…
Neyse. Biz Vanuatu büyükelçisine geri dönelim. “Kanunu değiştirme zamanı geldi artık,” diyordu. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluş statüsü olan Roma Statüsü’ne bir ilave yapılması fikrini dillendiriyordu. Uluslararası Ceza Mahkemesi “Çevreyi Öldürme Suçu” diye bir suçu, yani Ekosit suçunu tanımalıydı.
Mahkeme bu suçu neden tanımalıydı? Çünkü doğayı, doğal dünyayı tahrip eden hiç kimse cezasız kalmamalıydı. Uluslararası Ceza Mahkemesi dört tip suça dava açabiliyordu: jenosit, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçları ve saldırı suçları. Bunlara ekosit suçu da eklenmeliydi. Ülkelerin kendi çevre yasaları olsa da kitlesel çevresel tahribatlar devam ettiğine göre, bu konuyu ele almanın yolu küresel bir yasa çıkarmak olmalıydı.
Bu yasa Paris İklim Anlaşması gibi ülkelerin kendi emisyon azaltım hedeflerini belirledikleri yumuşak bir yasa olmamalıydı. Beşinci suç olan ekositin Roma Statüsü’ne ilave edilmesiyle çevreyi tahrip etme suçunun failleri tutuklanabilecek, yargılanabilecek ve hapse atılabilecekti. Bunun kabulü, dünyanın doğaya karşı işlenen suçları görme şekliyle ilgili kültürel bir değişim oluşturacaktı.
“Ekositi Durdurun” hareketinin başındaki Jojo Mehta şöyle açıklıyor bu isteği: “Eğer bir şeye suç derseniz, toplum onu ahlaki bir kırmızı-çizginin altında tutmaya başlıyor. Hükümete gidip petrol aramak için bir izin alabilirsiniz. Ancak insanları öldürmek için bir izin alamazsınız. Çünkü bu bir suçtur.”
Bu hareketi destekleyen sivil toplum, ekosit suçunun kitlesel zararlar için tanınması gerektiğini düşünüyor: Petrol dökülmesi, derin deniz madenciliği, endüstriyel hayvancılık, katranlı kum açık madenciliği gibi büyük suçlar…
Ekositin bir suç olarak kabul edilmesi çağrısı 1970’lere kadar gidiyor. Amerika’nın Vietnam Savaşı’nda kullandığı kimyasal maddenin yalnızca binlerce insanı öldürmekle kalmadığı, aynı zamanda ormanları ve biyoçeşitliliği onarılmaz şekilde tahrip ettiği gerçeği, bu çağrının dillendirilmesine neden olmuştu.
Ekosit suçu bazı ülkelerde parlamenterler tarafından tartışılmaya başladı. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ekosit suçunu kabul edilmesini destekleyenlerden biri. Fransız yasalarına bu suçu nasıl ilave edeceklerini araştırdıklarını belirtiyor. Belçika’da iki yeşil parti, bu suçun hem ulusal hem de uluslararası kabul görmesi yönünde görüş bildiriyorlar. İsveçli bir parlamenter “Tüm ülkelerin anlaşmaları, hedefleri var. Ama bu güzel vizyonların kağıtlardan çıkıp eyleme geçmesi gerekiyor artık,” diyor.
Papa Francis de ekositin uluslararası toplum tarafından bir suç olarak görülmesi çağrısını yapanlardan biri. Greta Thunberg ise kazandığı kişisel ödüllerden 100.000 Avro’luk bir kısmı “Ekositi Durdurun” hareketine bağışladı.
Diğer taraftan, uluslararası bir yasanın da çevresel bozulmanın durdurulmasına yeterli gelmeyeceği tartışılıyor. Uluslararası suç yasası altında ancak bireyler yargılanabiliyor, kurumlar, şirketler değil. Ekositten kim sorumlu tutulacak? Sorumlu tutulan kişinin niyetinin de sorgulanması gerekecek. Bir alanı tahrip etme niyeti nasıl kanıtlanacak?
Sivil toplum, bu gibi sorulara yanıt bulabilmek ve ekositin açık ve yasal olarak sağlam bir tanımını yapabilmek için uluslararası üst düzey avukatlarla çalışıyor.
Bu yapıldıktan sonraki adım, bu tanımı Lahey’de savunacak bir ülke bulmak olacak. Vanuatu konuyu dile getirmiş olsa da henüz resmi bir öneride bulunmamıştı. Resmi öneriyi getirme cesaretini hangi ülkenin göstereceği henüz yanıtlanmamış bir soru. Öneriyi savunan bir ülke bulunduktan sonra çoğunluk oylarının üçte ikisi tarafından kabul edilmesi gerekecek. Bu da en az 82 ülke demek. Hiçbir ülkenin veto etme yetkisi yok. Boyutuna veya zenginliğine bakılmaksızın tüm ülkelerin eşit oy hakkı var. Sivil topluma göre bu süre 3-7 yıl arasında bir süre alabilir.
Ekosit suçunun mağdurları var. Ormanlar yandığında, okyanuslar yükseldiğinde, sıcaklıklar arttığında, dünyada gittikçe artan sayıda insan mağdur oluyor. Kitlesel yok oluşa doğru sürükleniyor insanlık. Gelecek kuşaklara ne bırakıyoruz derseniz, bırakmadığımız doğal kaynaklar yerine bu tür insanlık suçları bırakıyoruz gibime geliyor. Gelecek kuşakların gündeminde en çok anılan suçlardan biri de ekosit suçu olacak belki de. Ekosistemlerin, doğanın, çevrenin katli!