Haksızlığa uğradığınızda neler hissedersiniz? Tepki verir misiniz? Kızar mısınız? Kabul mü edersiniz? Hesap mı sorarsınız? Kimden hesap soracağınızı bilemediğiniz durumlar olur mu?
Bugün insan hakları günü, 10 Aralık. “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır” diyen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1948 yılının Aralık ayının 10’unda Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş.
“Yaşamak haktır,” diye düşününce “Nasıl yaşamak” diye sorasım geliyor. O zaman “çevre hakkı” çın çın çınlıyor zihnimin köşelerinde.
İnsan hakları ve çevre iç içe geçmiş iki kavram. Temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre olmazsa insan haklarından nasıl bahsederiz? Kirlenmiş, tehlikeli, sağlıksız çevrelerde nasıl yaşayacağız da insan haklarını kullanacağız?
Çevre hakları soyut, uzak, ilgisiz, anlaşılması zor kavramlar değil. Anlaşılabilir haklar bunlar aslında, anlamak isterseniz… 100’ün üzerinde ülkenin, çevre hakkını anayasal bir hak olarak tanıdığını biliyoruz. 8 Ekim 2021’de, Cenevre’de, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, sağlıklı bir çevrede yaşamanın İnsan Hakkı olduğunu kabul ettiğini bildirdi.
Bizim ülkemiz de anayasasına çevre hakkını koymuş ülkelerden biri. Anayasamızın 56. Maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” diyor.
O zaman çevresel haklarımızın gasp edilmesi, anayasal bir suça işaret ediyor.
Çevresel bozulma, iklim krizi, kirlilik, biyoçeşitlilik kaybı… Hepsi anayasal suçlar işlendiği için olmuş meğer. Kim işliyor bu suçları? Kimden hesap soralım? Bu büyük suçların elbette failleri vardır, değil mi?
Çevresel suçlar en çok da masumları etkiliyor. Yoksulları, hassasları, gençleri, çocukları, kadınları etkiliyor. Örneğin küresel çevre problemleri, her yıl dokuz milyondan fazla erken ölüme neden oluyor. Çünkü sağlığımız ve yaşam kalitemiz, temiz hava, güvenilir su, sürdürülebilir gıda, dengeli bir iklim, sağlıklı biyoçeşitlilik ve ekosistemlere bağlı.
Bu muhteşem gezegende bugüne kadar yaşadığımız için şanslıyız. Doğal kaynaklar önümüze serildi; tepe tepe kullandık onları. Herkes bizim kadar şanslı değil ama.
Küçük resimde görmek zor, ama büyük resim şöyle söylüyor:
Çevreyi kirletmek, canlıların yaşam hakkını elinden almak anlamına geliyor. Sorumsuzca satın aldığımız her ürün, bizi biraz daha kötü bir insan yapıyor. Çevreye verdiğimiz her gereksiz yük, bizi biraz daha kötü bir insan yapıyor. Göz yumduğumuz, aramadığımız çevresel hakkımız bizi çevresel suçların parçası yapıyor.
Sorumsuzca tüketmek ve çevreyi kirletmek çocuğunuzun elinden ekmeği, suyu almak, onu aç ve susuz bırakmak gibi bir şey!