Mağaralar hakkında ne düşünürsünüz bilmem.
Doğanın bir başka dilini dinliyormuşum gibi gelir bana mağaralara girince.
Sanırım en yaygın ziyaretçileri fotoğrafçılardır mağaraların. Fotoğrafçılık derslerinde anlatılan o estetik unsurları mağaralarda bulmak mümkün olduğundan olsa gerek.
Sanatçılara ilham verir.
Doğaseverleri düşündürür mağaralar: “Şimdi doğa ne söylemek istiyor acaba?
Gören gözleri hayran bırakır.
*
Dün Oylat Mağarasına gitme şansım oldu.
300 milyon yıllık bir yapıydı ziyaret ettiğim.
Dışarıdan baktığınızda bir dağ, içine girdiğinizde doğanın sunduğu binlerce estetik yapı…
Yıllar boyunca aşınan kayaçların oluşturduğu o sonsuz güzellik.
Toprak tonları hâkim… Ama toprağın her tonu…
Yeşil seven gözlerim çok geçmeden yeşillenmiş kayaçları fark ediyor. “Güneş almayan bu yerde nasıl olur?” diye bakındığınızda nazlı nazlı selam veren aydınlatma elemanının soluk ışığı sorunuzu yanıtlıyor.
“Muhteşem fotosentez” diye iç geçiriyorsunuz.
Doğa hep yaşatmak için çalışıyor.
Mağaradan çıkmadan mağaranın selameti ve tanınırlığı için bazı dileklerde bulunuyorsunuz bir mırıltı halinde.
Gözleriniz doğanın güzellikleriyle doymuş bir vaziyette gülümseyerek mağaradan ayrılıyorsunuz.