International Water and Environment Congress, 22-24 March 2018, Bursa
Günümüz şartlarında, özellikle kentlerde sürdürülen yaşantı içerisinde, suların çeşitli kullanımlarının bir sonucu olarak atık su oluşmaktadır. Atık su oluştuğu müddetçe, atık su arıtma tesislerinin varlığı ve işletimi zorunlu bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Zorunlu bir ihtiyaç ve önemli bir çevresel yatırım olan atık su arıtma tesislerinin de tıpkı diğer yatırımlar gibi çevre üzerinde çeşitli etkileri olabilmektedir. Atık su arıtma tesisi kurmak için yatırım kararı alınmadan önce Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci yürütülmeli, tesisin olası çevresel etkileri çeşitli teknikler yardımıyla önceden belirlenmeli ve raporlanmalıdır. ÇED yönetmeliğine göre, kapasitesi 150.000 eşdeğer kişi ve/veya 30.000 m3/gün üzeri olan atık su arıtma tesisleri için ÇED süreci zorunlu iken, kapasitesi 50.000-150.000 eşdeğer kişi ve/veya 10.000-30.000 m3/gün olan atık su arıtma tesisleri için Proje Tanıtım Dosyası yeterli olmaktadır. Bu kapasiteler altındaki bir tesis için ise herhangi bir çevresel değerlendirme yapmadan yatırım kararı alınabilmektedir. Atık su arıtma tesislerinin işletilmesi için alınan izinleri incelediğimizde, Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği’nin, nüfusu 100.000 kişinin altında olan kentsel ve/veya evsel nitelikli atık su arıtma tesislerini çevreye kirletici etkisi yüksek düzeyde olan işletmeler kapsamına aldığı görülmektedir. Bu çalışma kapsamında, atık su arıtma tesislerinin olası çevresel etkilerinin belirlenmesi ve Türkiye’de bu etkileri belirlemek için yapılan çalışmaların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla ÇED yönetmeliğinin yayınlandığı tarihten günümüze kadar atık su arıtma tesisleri için yapılan ÇED çalışmaları incelenmiş ve değerlendirilmiştir. ÇED yönetmeliğinin ilk kez yayınlandığı tarih olan 1993 yılından 2017 yılına kadar toplam 66 atık su arıtma tesisinin ÇED sürecinden geçtiği görülmüştür. Çalışma kapsamında bugüne kadar arıtma tesisleri için hazırlanmış ÇED raporları incelenmiş ve değerlendirilmiştir.