İlkokul yıllarımıza bir gidelim. Hayat Bilgisi dersinde bize öğretilen ilk konulardan biri “fotosentez” konusuydu. Bunu neden öğrettiler? Öğrettiler çünkü yaşamımızın devamı gezegendeki fotosenteze bağlı. Öğrettiler çünkü bunu bilirsek fotosentez döngüsünü sürdürmenin önemini anlarız diye düşündüler. Tam da “Hayat Bilgisi” dersinin adına yakışır bir bilgi. Hayatın devamı, fotosentez…
Kim yapıyor fotosentezi? Bitkiler, su yosunları, çeşitli bakteriler… Her gün gördüğümüz o güzel ağaçlar… Enerjiyi maddeye dönüştüren biricik olay fotosentez… Dünya’daki oksijenin devamını sağlayan… Bildiğimiz gibi, fotosentezle hem oksijen üretilmiş hem de atmosferdeki karbondioksit tutulmuş oluyor.
Karbonu biriktirme yeteneği olan, tuttuğu karbondioksit miktarı saldığı karbondioksit miktarından fazla olan rezervuarlara “Karbon Yutağı” adı veriliyor. Ormanlar, okyanuslar ve topraklar, karbon yutakları olarak sınıflandırılıyor.
Ağaçların, karbonu fotosentez yoluyla tuttuğunu biliyoruz. Güneş ışığı yardımıyla atmosferdeki karbondioksiti alıp, suyla birleştirip karbonhidrata ve oksijene dönüştürüyor ağaçlar. İşte dönüştürdükleri bu karbonhidrat, ağacın gövdesinde ve köklerinde odun olarak veya bir başka deyişle biyokütle olarak depolanıyor.
İşin uzmanları, ağaçlardaki bu odun miktarına “Ağaçların Serveti” diyorlar. Yani “Ağaçlarımız milli servetimizdir” ifadesi hiç de boşuna değil. Ağaçlarımız servetimizdir çünkü gövdelerinde biriktirdikleri karbon miktarı bir zamanlar atmosferdeki karbondioksit miktarı idi. Şimdi her yıl atmosferden yeni karbondioksit alarak büyüyen bir reaktör gibi çalışıyor bu ağaçlar.
Ormanların tuttuğu karbondioksitin hesabı yapılarak karbon-nötr olma yolunda nerede olduğumuz belirlenmeye çalışılıyor. Yanan her ağaç eksi hanesine, dikilen her ağaç artı hanesine yazılıyor. Ama işlem bu kadar basit değil elbette. Yanan bir ağacın yerine diktiğimiz bir fidan, karbon tutumu açısından aynı sonucu vermiyor.
Karbon tutum hesabı, Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) kaynaklarına göre yıllık kazanç üzerinden yapılıyor. Yıllık kazanç, ağaçların odun miktarındaki artış demek… İbreli ağaç türlerinin karbon dönüşümüyle geniş yapraklı türlerin karbon dönüşümü farklı hesaplanıyor. Ağacın türünün yanında, yüksekliği, çapı, yıllık büyüme miktarı, odun yoğunluğu gibi faktörler karbon hesabında belirleyici oluyor. Bununla da kalınmıyor. Ağacın köklerinin ne kadar karbon tuttuğu da karbon servetine ilave ediliyor. Bu köklerin büyüme oranı da yıllık kazançtan sayılıyor. Orman alanındaki genişlemeler ve verim artışları karbon tutum oranlarını artırıyor.
Bu serveti nasıl kaybediyoruz öyleyse? Orman alanlarının azalmasıyla, ormanların yayılışlarının değişmesiyle, ormanlardaki biyokütle artışının azalmasıyla ve tür kompozisyonlarının değişmesiyle. Bunlara bir de orman yangınları, kaçak kesimler, ağaç ölümleri, orman zararlılarının artması ilave olduğunda servetimiz eriyor.
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, 2006 yılından beri ülkemizdeki ormanların tuttuğu yıllık sera gazını titiz bir şekilde raporluyor. Bu kuruluşların 2021 yılında yayınladıkları rapora göre 2019 yılında ülkemizin ormanlık alanlarında yaklaşık 75 milyon ton karbondioksit tutumu yapılmış. Ormanlarımızın bu gayretiyle ülke emisyonlarımızın ne kadarı dengelenmiş oluyor dersiniz? Yıllık ülke emisyonlarımızın 506 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olduğu göz önünde bulundurulduğunda yaklaşık %15’lik bir kısmı dengelenebiliyor.
Aynı rapora göre 2017 yılından itibaren orman alanlarında artış olmasına rağmen ormanların yıllık sera gazı tutumunun azaldığı görülüyor. Uzmanlar bunun nedenini iklim değişikliği kaynaklı kuraklığa, yağışların azalmasına ve yangınlar gibi orman zararlısı etmenlerin artışına, ahşap ürün sektörünün odun ihtiyacının artması nedeniyle ağaç kesimlerinin artırılmasına bağlıyor. 2021 yılında yaşadığımız büyük orman yangınlarının ise yaklaşık 15 milyon ton karbondioksit eşdeğeri emisyon salımına neden olduğu tahmin ediliyor.
2053 yılını net sıfır yılı olarak seçtiğimize göre yapılacak şey nedir diye düşünelim? Ağaçlarımızı elbette artıralım. Ancak şu açık ki mevcut orman varlığımızı, aynı tür büyüklüğü ve çeşitliliğiyle ikiye katlasak bile net sıfır olmanın yanına yaklaşamayacağız. Ürettiğimiz tüm emisyonları ağaçlarla tutmanın imkânı yok.
Mart 2021’de yayınlanan en güncel TÜİK verilerine göre, 2019 yılında ülkemizdeki toplam karbondioksit emisyonlarının %35’i elektrik ve ısı üretiminden olmak üzere %87’si enerji sektöründen, %12’si endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı sektöründen, %0,3’ü ise tarım ve atık sektörlerinden kaynaklanmış.
Bu emisyonları azaltmaktan başka bir çaremiz var mı sizce?