Alın size bir gün daha…

17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü.

Bu günler kutlama günleri değil, sorunları hatırlama günleri. Çevre sorunları arttıkça sorun hatırlama günlerimiz de artıyor.

1994’te Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilmiş bu gün. Çölleşmeyle ilgili farkındalığı artırmak, özellikle ciddi kuraklık tehlikesi yaşayan bölgelerde çözüm yollarının altını çizmek amaçlanmış bu gün ilan edilirken.

Çölleşme, yani çöl gibi olma. Şimdi bir an durup hayal edelim. Önümüzde uzanan bu bahçelerde, arazilerde, tarım yapılan verimli ovalarda artık suyun, nemin olmaması. Arabayla geçerken baktığımız boş alanlarda sapsarı çöl gibi bir görüntünün olması. Toprakta kurumadan kaynaklanan çatlakların oluşması… Yani kuraklık ve çölleşme.

Neden olur bu?  Bunu da mı insan yapıyor? Elbette. İklim değiştikçe çölleşme artıyor.

Kurak arazi ekosistemleri, diğerleriyle kıyaslandığında aşırı ve uygunsuz kullanıma karşı çok daha hassas… Fakirlik, politik dengesizlik, aşırı otlatma, kötü sulama uygulamaları, ağaçsızlaştırma… Hepsi arazinin bozulmasına neden oluyor.

Son yıllarda çölleşmenin boyutu ve şiddetinin gittikçe arttığı sır değil. IPCC 2020 raporuna göre, 3 milyar kişiye yuva olan kurak alanlar küresel toprakların yaklaşık %46’sını kaplıyor. En çok Güney ve Doğu Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu gibi Sahra bölgesi etrafındaki insanlar etkileniyor. Kuraklık yaşayan diğer bölgeler de çölleşme tecrübesi yaşamaya başladılar.

Çölleşme ne yapar? Tarımsal üretimi azaltır, yoksulluğu artırır. Kurak bölgelerde biyoçeşitlilik kaybına neden olur. Kurak bölgelerin çoğunda istilacı türler yayıldığı ve ekosistem hizmetlerinde kayıpların başladığı görülüyor.

Bir taraftan kuraklık artıyor diğer taraftan da araziler sürdürülebilir olmayan yöntemlerle yönetiliyor. Bunun sonucunda hepimizi rahatsız eden toz fırtınaları artmaya başlıyor. Yine IPCC’nin raporuna göre yüzbinlerce insanın kalp-akciğer rahatsızlıkları ve ölümleri bu toz fırtınalarıyla ilişkilendiriliyor. Kum fırtınalarının artan şiddeti ve kum tepelerinin yer değiştirmesi, ulaşımı rahatsız ediyor, güneş ve rüzgar enerjisi üretim altyapısında tahribata neden oluyor.

Çölleşme ve iklim değişikliği arasında nasıl bir ilişki var?

İklim değişikliği ve çölleşme arasında çok güçlü bir etkileşim var. Biri diğerini doğru orantılı olarak etkiliyor. Çölleşme iklim değişikliğini verimli toprak ve bitki örtüsünün kaybı yoluyla etkiliyor. Topraklar karbon yutakları olarak büyük miktarlarda karbon barındırıyor. Çölleşmeyle birlikte bu karbonun bir kısmı atmosfere dönüyor. İklim değişikliği ise kuraklaşmaya ve çölleşmeye doğrudan sebebiyet veriyor. Kurak bölgeler daha az yağış almaya başlıyor. Sıcaklıklardaki artışlar toprak neminin iyice buharlaşmasına neden oluyor; bu da bitki varlığını ve büyümesini etkiliyor.

Arazilerin yüzey sıcaklıklarındaki artışlarla gelen buharlaşmanın kontrolden çıkması tamamen iklim değişikliği ve iklim değişkenliği nedeniyle oluyor. Ağaçların kesilerek tarım arazisi haline getirilmesi, artan nüfus nedeniyle tarım alanları üstünde oluşan baskılar ise kuraklaşmayı ve sonrasında çölleşmeyi hızlandırıyor.

Sürdürülebilir tarım uygulamaları çölleşmeyle mücadeleye, dolayısıyla iklim adaptasyonuna katkı sağlayabilir. Toprağın işlenmesi, çiftçilik yapılması, bitki kalıntılarının toprak örtüsü olarak kullanılması, bozulan alanlarda ağaçlandırma çalışmaları, yetiştirilen bitki çeşitliliğinin artırılması, etkin sulama yöntemlerinin geliştirilmesi, meralarda sürdürülebilir hayvan otlatma gibi faaliyetler bu mücadelede önemli adımlar olabilir. Bozulmuş alanlarda ağaç yetiştirildiğinde toprak verimi artacak ve karbon toprakta tutulabilecektir.

Birleşmiş Milletlere göre dünyada 1,8 milyar insan 2025 yılına kadar su kıtlığıyla karşılaşacak bölgelerde yaşıyor.  Dünyanın üçte ikisi su stresi şartlarında yaşıyor olacak. 2045 yılına kadar ise 135 milyon kişi çölleşme nedeniyle göç edecek. Bunlar önemli veriler. Bahsi geçen kişiler arasında biz, çocuklarımız veya torunlarımız olabilir.

Türkiye?

IPCC 2020 raporuna göre Türkiye de kuraklaşma ve çölleşmeden nasibini alacak ülkelerden biri. Türkiye’deki karasal alanların neredeyse %50’sinin orta ve yüksek derecede çölleşmeye maruz kalacağı tahminleri yapılıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre geçtiğimiz yıl görülen yağış düzeyleri önceki yıllardan ve ortalamadan daha düşük olmuş. Haliyle iklim krizi kuraklığı tetikliyor. Bir bölgede sıcak hava dalgaları gibi ekstrem hava şartları yaşanırken diğer bölgede sellere sebebiyet verecek kadar yağış görülebiliyor.

Bunlar yaşadığımız şeyler değil mi?

Bugünden sonra maalesef daha fazlasını yaşayacağız. Bilimsel gerçekler söylüyor bunu, kâhinler değil.

Hepsi birbiriyle nasıl da bağlantılı! Su stresi, kuraklık, biyoçeşitlilik kaybı, çölleşme, iklim değişikliği, toz fırtınalarının artışı, gıda güvenliği, yoksulluk, açlık ve ölüm.