İklim adaletinin temelindeki tartışmalardan biri tarihi sorumluluk konusu olmuştur. Geçmiş önemlidir çünkü endüstri devriminden bu yana salınan karbondioksitin biriken miktarı, bugün karşı karşıya kalmış olduğumuz 1.2oC’lik küresel ısınma probleminin esas sebebidir.

 

1850’den bu yana insanlık atmosfere 2500 milyar ton CO2 (Gt CO2) salımı yapmış. Bugün 1.5oC ısınmanın üstüne çıkmamak için elimizde kalan karbon bütçesi ise sadece 500 Gt CO2.

1850’den bu yana bu kadar emisyonu kim salmış?

 

ABD tek başına 509 Gt CO2 salmış. Tarihi sorumluluğun en büyük payı Amerika’nın… Amerika küresel emisyonun %20’sini oluşturmuş.

 

Amerika birinciliği alırken, Çin %11’le ikincilik koltuğuna oturuyor tarihi sorumluluk açısından. Rusya %7’lik payıyla üçüncü sırada yer alıyor.

 

Brezilya ve Endonezya da tarihi sorumluluk sırasına giriyorlar. Sebebi, fosil yakıt kullanımından çok arazi kullanımındaki değişiklikler, ormansızlaşma. Yutak olan ormanların kaybedilmesiyle, yangınlarla, ormanların tarımsal alanlara dönüştürülmesiyle Brezilya ve Endonezya bu kara listeye girmeyi başarıyorlar. Almanya, Hindistan, İngiltere, Japonya, Kanada… Liste uzayıp gidiyor.

 

Biriken emisyonlar

 

İnsan faaliyetleriyle atmosfere salınan karbondioksit ile Dünya yüzeyindeki ısınma seviyesi arasında doğrusal ilişki var. Yüzyıllar önce salınan karbondioksit hala gezegenin ısınmasına neden oluyor. Bu nedenle günümüzdeki ısınma, atmosfere salınan karbondioksitin zaman içinde biriken miktarıyla açıklanıyor.

 

“Karbon bütçesi” gibi kavramlar karşımıza çıkıyor. Kalan son kredimiz, salabileceğimiz son miktar, karbon bütçesi. Tabii yaşamak istiyorsak, insanın gezegendeki varlığını sürdürmek istiyorsak…

 

Üretilen yıllık emisyonlar aynı kalırsa, 1.5oC’lik karbon bütçesinin %50 olasılıkla önümüzdeki 10 yıl içinde tüketilmiş olacağı tahmin ediliyor.

 

Tarihi emisyonlardan kaynaklanan sorumluluklar

 

İklim adaleti tartışmalarının temel konusu bu… Karbon bütçesini tüketmekten kim sorumlu?

 

“Karbon bütçesini tüketenler, iklim değişikliği etkilerine yanıt vermeli, daha fazla ısınmayı önlemeli,” diyor iklim adaleti isteyenler.

 

Ancak bu sözler havada kalıyor elbette.

 

Bir ülkeye sorumluluk verme gücü kimde var?

 

Bilim insanları tarihi sorumluluğu analiz edip duruyorlar.  Birileri okusun, politikalarını buna göre düzenlesinler diye.

 

Karbondioksit emisyonlarının tarihi, ekonomik kalkınmanın tarihi anlamına da geliyor bir yandan.

 

İklim sorumluluğu Glasgow’da yapılan taraflar toplantısında çok tartışılmıştı. Standart yöntemle tanımladılar iklim sorumluluğunu. 92 Rio Zirvesi’nde kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre yani. Ulusal sınırlar içinde üretilen faaliyetlerin emisyonları karbondioksit eşdeğeri olarak tanımlamak şeklinde.

 

Göz ardı edilen iki şey vardı: Tarihsel kirletici olmaktan kaynaklanan tarihsel “borç” bu yöntemin içinde yer almıyordu. Ayrıca zengin ülkelere emisyonlarını ihraç etme hakkı veriliyordu.

 

İnsan kaynaklı emisyonların %80’inden sorumlu bugünün gelişmiş(!) ülkelerine borç yazılmıyordu.

 

Dünyanın karşı karşıya kaldığı iklim krizinin başlıca sorumlusu olan bir grup zengin ülkenin dünya nüfusunun yalnızca %14’ünü oluşturduğu göz ardı ediliyordu.

 

Tarihi emisyonların yarısından fazlasının ise iklim değişikliğinin bilimsel olarak ortaya konduğu son 30 yıllık tarih içinde gerçekleşmiş olmasından kimse utanç duymuyordu.

 

Geçmişte kalan o 30 yıllık süre, insanın aklını kullanarak bindiği dalı kesmeyeceğinin ispatı olabilirdi.

 

Bundan sonra

 

Korkunç sona girmemek için hala bir şans var. 2030’a kadar yaptıklarımız çok önemli olacak.

 

Ama insan hırslarını bir kenara bırakıp gözünü dünyaya açabilecek mi?