Yapılacak şey belli aslında. Yenilenebilir enerjiye geçiş süreci başlamalı artık.
18 Mayıs’ta Dünya Meteoroloji Örgütü iklimle ilgili bir rapor yayınladı. Tam da Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6. Değerlendirme raporunu yayınlamasından birkaç ay sonra. Rapor 2021 yılında gözlenen iklim göstergelerinin durumunu anlatıyor. Seragazı konsantrasyonlarını, küresel yıllık ortalama yüzey sıcaklığını, ortalama deniz seviyesini, okyanusun ısısını, deniz buzullarındaki değişimleri anlatıyor. Temel göstergeler iklimin değişmeye devam ettiğini gösterirken sosyo-ekonomik etkilerle ilgili bilgiler de mevcut raporda. Hava ve iklim koşullarına maruz kalan toplumların ne kadar kırılgan olduğu ortaya konuyor. 2021 yılındaki kayıp ve hasarın 100 milyon doların üzerinde olduğunu, gıda güvenliğinin tehlikeye girdiğini söylüyor rapor.
Tüm bilimsel raporların ortaya koyduğu gibi durum ortada…
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres her yeni raporda olduğu gibi yine duygulanıyor. Raporu insanlığın iklim bozulmasını ele alma şeklindeki başarısızlığının kederli bir nakaratı olduğunu söylüyor.
Kederli bir nakarat… Tutulmayan sözler…
Küresel enerji sistemi ne yapacağını şaşırdı. Attığı her kendini bilmez adım bizleri iklim kıyametine daha da yaklaştırıyor. Fosil yakıt kullanımının bizi nerelere getirdiği bir sır değil. Gözle görünür, elle tutulur hale geldi bu etkiler. Sadece çevresel değil ekonomik olarak da çıkmaz sokak haline geldi fosil yakıtlar. Ülkemizdeki petrol fiyatlarının son bir yıl içinde nasıl değiştiğine bakmak yeterli, ekonomik etkileri görmek için.
Şimdi de Ukrayna’daki savaş ve enerji fiyatlarının durmadan artışı… Tüm dünya söylüyor, bilim söylüyor, IPCC söylüyor, Antonio Guterres söylüyor: Sürdürülebilir bir gelecekte sadece yenilenebilir enerjiye yer var! Fosil yakıt kirliliğini hemen sonlandırmak ve yenilenebilir geçişi hızlandırmak gerekiyor artık.
Daha ne kadar erteleyebiliriz?
Bir kurtarıcı beklemeye gerek var mı? Yeni bir teknoloji mesela… Elbette araştırmalar devam etsin. Ama güneş ve rüzgâr enerjileri hali hazırda duruyor ve oldukça ucuzladı. Kömür ve fosil yakıtlardan daha ucuz hale geldi neredeyse. Neden bekliyoruz? Yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak yeni işlerin doğmasına da neden oluyor. Fosil yakıtların sunduğundan daha fazla iş imkânı… Neden bekliyoruz?
Yenilenebilir enerjinin depolanması için teknolojinin geliştirilmesi gerekiyor elbette. Yeni ve yenilikçi yatırımların fosil yakıtlara değil de enerji depolama teknolojilerine adanması gerekmez mi? Neden yönümüzü buraya çevirmiyoruz artık? Teknoloji şirketleri, imalatçılar, finansörler, hükümetler… Neden var olan yenilenebilir enerji teknolojilerini daha yaygın uygulanabilir hale getirmeye yeterince kaynak ayırmıyoruz da astarı yüzünü geçen ütopik teknolojilerin kurtarıcı olması hayalini kuruyoruz?
Birleşmiş Milletlerin verilerine göre günün her dakikasında, kömür, petrol ve gazın yaklaşık 11 milyon dolar devlet yardımı aldığını biliyor muydunuz? Her yıl, hükümetler, fosil yakıtların maliyetini suni bir şekilde azaltmak için yaklaşık yarım trilyon dolar akıtıyorlarmış. Bu, yenilenebilir enerjinin aldığı finansın üç katından daha fazla. Biz fosil yakıtların artan fiyatlarıyla boğuşurken petrol ve gaz endüstrisi manipüle ettiği bir piyasadan milyarları toplamayı başarıyor.
Bu durumu skandal olarak tanımlamış Antonio Guterres. “Yenilenebilir enerjiden geleceğe ait bir proje gibi bahsetmekten vaz geçin,” diyor dünya liderlerine. Yenilenebilir enerji teknolojisi bugüne ait bir teknoloji.
Neden böyle oluyor?
İnsanlık neden böyle davranıyor? Göz göre göre neden hata yapıyor? Aynı şeyi yapıp yapıp farklı bir sonuç beklemek mantıklı mı? Fosil yakıt kullanımını azaltmazsak ısınmayı nasıl durdurabiliriz? Konuşmalarımızla mı?
“Bir hipnozun etkisi altında mıyız acaba?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Petrol endüstrisi bize fosil yakıtlardan başka bir çaremiz olmadığını söylüyor. Çevrecilerin söylemlerini hayalperestlik olarak sınıflandırıyor. Herkesi de buna inandırmış. “Yenilenebilir yetmez,” diyor. “Enerjiyi depolayamazsın,” diyor. Diye diye elli yıl geçti. İnsanlık elli yıldır iklim probleminin farkında olmasına rağmen yenilenebilir enerjiye yeterince yatırım yapmadı.
Savaşı düşünün. İnsanlığın petrole olan bu bağımlılığı, petrolü elinde tutanları güçlendiriyor. Diktatörlükler yeniden gündeme geliyor. Batı bir taraftan Ukrayna’ya askeri yardımda bulunurken diğer taraftan petrolünü ve gazını Rusya’dan alıyor. Her zaman yaptığı gibi savaşın iki tarafını da finanse ediyor.
Petrol ve kömür şirketleri, yaptıkları şeyin yaşamın devamına ters olduğunu bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar. Bizim okuduğumuz bilimsel raporları onlar da okuyabiliyorlar. Gözleriyle etkileri görebiliyorlar. Yine de şu tezi öne sürüyorlar: “Biz olmazsak küresel ekonomi yaşamaz”. Bizim payımıza ise şu soruyla tefekkür etmek kalıyor: “Küresel ekonominin yaşaması mı, canlıların yaşaması mıdır önemli olan?”
Avrupa Birliği yeni bir plan ortaya koydu, Rus petrolü ve gazına olan bağımlılığını 2027’ye kadar azaltmak için. Fakat bu arada savaşın ilk iki ayında Avrupa Birliği’nin Rusya’dan ihraç ettiği fosil yakıt nedeniyle Rusya’ya ekonomik katkısının eskiye oranla iki kat arttığını ortaya koyan raporlar var. Petrol ve gaz fiyatları yükseldi çünkü. Keşke Avrupa Birliği bu planı daha önce yapmış olsaydı! Yenilenebilir teknoloji onun için kurtarıcı olabilirdi şimdi. Bizim için de…
Yenilenebilir enerji teknolojisinde daha yapılması gerekenler var elbette. İletim hatlarının inşaatı, alan ihtiyacı, enerji depolama problemi… Ama yönümüzü buraya çevirmek yapılabilecek ve sonuç verecek ilk iş. Sonucu hep karlı olacak.
Hipnozdan çıkalım artık. Yangına körükle gitmekten vaz geçelim. Önünü gördüğümüz ve bizi bağımlılıktan kurtaracak yenilenebilir teknolojileri destekleyelim, onlara yatırım yapalım, yaptıralım.
Hemen, şimdi!